Kıbrıs Türkleri, barış ve özgürlük mücadelesi ile geçen yarım asırlık süreci bugün coşku içinde anıyor. Her yıl 20 Temmuz’da kutlanan “Barış ve Özgürlük Bayramı”, 1974’te Türkiye’nin gerçekleştirdiği Barış Harekâtı’nın yıl dönümüne denk geliyor. Türkiye, o gün uluslararası hukuktan kaynaklanan garantörlük hakkını kullanarak adaya müdahale etti. Bu askeri harekât, Kıbrıs Türklerini Rum saldırılarından korudu.
1974’te başlayan süreç, 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) ilanıyla yeni bir döneme girdi. Ancak barış ve özgürlük mücadelesi, Kıbrıs Türkleri için sadece siyasi değil, aynı zamanda ekonomik bir boyut da taşıdı. Bugün bile uluslararası alanda tanınmayan KKTC, haksız ambargolarla karşı karşıya kalıyor.
Bu özel günün anlamı, sadece bir tarih hatırlatması değil. Aynı zamanda, Kıbrıs Türklerinin bağımsızlık yolundaki kararlılığının bir sembolü. Barış ve özgürlük mücadelesi, sadece geçmişte yaşananlarla sınırlı kalmadı. Bugün hâlâ adada çözüm ve eşitlik arayışı devam ediyor.
Kıbrıs Adası, tarih boyunca stratejik konumuyla dikkat çekti. Venediklilerin hâkimiyetindeyken, 1571’de Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedildi. Osmanlı döneminde adadaki Hristiyanlara din özgürlüğü tanındı. Adada yaşayan toplumlar uzun süre barış içinde yaşadı. Ticaret gelişti, ekonomi güçlendi.
Ancak 1877’deki Osmanlı-Rus Savaşı, Kıbrıs’ın kaderini değiştirdi. İngiltere, Osmanlı’ya yardım bahanesiyle adayı kiraladı. 1878’de imzalanan anlaşmayla ada İngiliz idaresine geçti. 1914’te ise tamamen ilhak edildi.
Lozan Anlaşması’yla 1923’te bu durum resmileşti. Adada o dönem çoğunluğu Müslüman Türkler oluşturuyordu. İngiltere, 1925’te adayı resmi olarak sömürgeleştirdi. 1950’lere kadar Rumlar ve Türkler birlikte yaşadı.
Ancak 1950’lerden itibaren Rumların adayı Yunanistan’a bağlama çabaları, gerilimi artırdı. Kıbrıs Türkleri, Rum saldırılarına karşı örgütlendi. Nihayetinde Türkiye’nin müdahalesiyle barış ve özgürlük mücadelesi askeri bir boyut kazandı.
Bugün Kıbrıs Türk halkı, 51 yıldır süren bağımsız yaşamını gururla sürdürüyor. Her türlü baskıya ve ambargoya rağmen özgürlüklerini korumaya kararlı duruyor. Bu kararlılık, onların tarih boyunca verdikleri barış ve özgürlük mücadelesinin bir devamı olarak görülüyor.