Türkiye’nin siyasi arenası, muhalefet ve iktidar arasındaki gerilimle bir kez daha alevlendi. CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır’ın, Bursa’da düzenlenen 39. Olağan İl Kongresi’nde sarf ettiği sözler, tartışmaların fitilini ateşledi. Merinos Atatürk Kültür Merkezi’ndeki kalabalık kongrede, Başarır kürsüye çıkarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı doğrudan hedef aldı. “Çatlasa da patlasa da, çıldırsa da kudursa da ilk seçimlerde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Silivri’de” diyerek, Erdoğan’ı hapse atılacağı ima eden bir senaryo çizdi. Bu ifade, Silivri Cezaevi’ni işaret ederek, iktidarın yolsuzluk ve baskı iddialarıyla yüzleşeceği bir geleceği öngörüyordu.
Başarır’ın konuşması, sadece bir uyarıdan ibaret kalmadı; siyasi kutuplaşmayı keskin bir ahlaki ikiliğe indirgeyen bir manifesto niteliğindeydi. “Bu siyasi mücadele namuslular ile namussuzların mücadelesi” sözleriyle, muhalefeti dürüstlük ve erdem timsali olarak konumlandırırken, iktidar cephesini ahlaksızlıkla damgaladı. Konuşmanın bağlamı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve diğer CHP’li belediyelere yönelik devam eden yolsuzluk soruşturmalarına dayanıyordu.
Başarır, Silivri’de tutulan İBB yetkililerini ve Ekrem İmamoğlu gibi figürleri “masum tutsaklar” olarak savundu. Bu tutuklamaları, iktidarın muhalefeti sindirme girişimi olarak nitelendirdi ve “Tutuklansak da, gaz yesek de, cop yesek de” diye haykırarak direniş ruhunu pekiştirdi. Ona göre, yeni bir sistem ve düzen, bu “namus savaşı” ile kurulacaktı; halkın iradesi sandıkta tecelli edecek, baskıcı rejim yerle bir olacaktı.Bu çıkış, CHP’nin son dönem kongrelerinde giderek sertleşen üslubunun bir yansıması.
Parti, Özgür Özel liderliğinde yerel seçim zaferlerini ulusal bir momentum’a dönüştürmeye çalışıyor. Başarır, Mersin Milletvekili olarak tanınan, avukat kökenli bir isim; TBMM’de grup başkanvekilliğiyle muhalefetin en gür seslerinden biri. Geçmişte de Erdoğan’a yönelik eleştirileriyle gündeme gelmişti; örneğin Haziran 2025’te Mersin ziyaretlerinde “Erdoğan’a üzülüyorum, çünkü ülke baskı altında” demiş, İmamoğlu’nun Silivri’deki durumunu aydınlık mücadelesinin sembolü olarak göstermişti. Bursa konuşması ise, bu eleştiriyi zirveye taşıdı: Artık sadece üzüntü değil, meydan okuma vardı.
İktidar cephesinden tepki gecikmedi. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, sosyal medyada “Bu ahlaksız saldırılara siyaset ve hukuk zemininde tavizsiz karşılık vereceğiz” diye haykırdı. Çelik, CHP’yi “husumet kadrosu” olarak niteleyerek, söylemin demokrasiye darbe vurduğunu vurguladı. Parti içinden de “haddini aşan” ifadeler olarak damgalandı; bazı yorumcular, Başarır’ın dokunulmazlığının kaldırılmasını gündeme getirdi. Sosyal medyada ise kutuplaşma dorukta: Muhalifler videoyu binlerce kez paylaşarak “gerçek değişim” diye alkışlarken, iktidar yanlıları “seviyesiz hakaret” diye linç etti. Videolar, X platformunda hızla yayıldı; #Silivri ve #NamusMücadelesi etiketleri trend oldu.
Bu olay, Türkiye siyasetinin derin yaralarını deşiyor. Bir yanda, muhalefetin adalet ve özgürlük talebi; diğer yanda, iktidarın istikrar ve güvenlik vurgusu. Başarır’ın sözleri, erken seçim beklentilerini körüklerken, “namuslular vs. namussuzlar” ayrımı, toplumsal uzlaşıyı zehirliyor. Peki, bu retorik sandığa ne kadar yansıyacak? CHP, bu öfkeyi mobilize ederek mi büyüyecek, yoksa kutuplaşma iktidara mı yarayacak? Gelecek seçimler, sadece oylarla değil, vicdanlarla şekillenecek gibi görünüyor