Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, önemli açıklamalarda bulunarak, son dönemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Boykot çağrıları hakkında konuşan Yılmaz, bu tür eylemlerin etkisinin olmadığını belirterek, “Boykotun tutmadığını söyleyebiliriz. Bu, başından beri yanlış bir çağrıydı. Ana muhalefet partisi, ekonomiye zarar vermiş durumda. Boykot ettiğinizde 85 milyonun ekonomisini etkiliyorsunuz. Esnaf sadece AK Parti destekçisinden oluşmuyor. Boykot çağrısı son derece yanlış bir tutumdur ve siyasetçilerin böyle bir şeyi yapması kabul edilemez. Sorumlu bir siyasetçi, ülkenin yerli firmalarını hedef gösteremez. Eğer böyle bir şey yapılıyorsa, bu toplumla kavga etmektir. İş dünyasından ciddi tepkiler aldık. İş sahiplerini bırakın, ekmeğini kazananlar da var orada. Bu tür çağrılar toplumu ayrıştırır ve kutuplaştırır. Bir zamanların yeşil sermaye tartışmalarına benzer bir duruma yol açar,” dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Hafta Sonu’nda Gündemi Değerlendirdi
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Hafta Sonu’nda merak edilen birçok konuya açıklık getirdi. Ekrem İmamoğlu davasındaki hukuki sürecin siyasete yansımalarını, boykot çağrılarının tüketici davranışlarını nasıl şekillendirdiğini ve küresel finansal dalgalanmalar karşısında Türkiye’nin nasıl bir rota izlemesi gerektiğini de konuştu. Siyaset, ekonomi, hukuk ve dış politika gibi pek çok alanda Türkiye’nin geleceği üzerine kapsamlı bir değerlendirme yapıldı.
Demokrasi ve Hukukun Önemi
Yılmaz, demokrasi ve hukuk devleti üzerine de önemli vurgular yaptı. “Hiçbir demokraside meşru olmayan bir şey yapmanın ayrıcalığı yoktur. Suç işleme özgürlüğü de yoktur. Demokrasi ve hukuk devleti, yalnızca meşru zeminlerde işler. Muhalefet, her fikrini meşru zeminde ifade edebilir. Ancak kamu düzenini bozmadan, şiddete başvurmadan ve suç teşkil eden eylemlere girmeden her türlü demokratik ifade özgürlüğü kullanılabilir. Demokrasi dışı eylemleri olumlu bir şekilde savunmak doğru bir yaklaşım değildir. Halkımızın, hangi görüşten olursa olsun, bu tür eylemleri tasvip etmediğini düşünüyorum. İfade özgürlüğü, bir başkasına hakaret etme özgürlüğü değildir,” diyerek, demokrasiye olan inancını yineledi.